Cinsel Arzularıma Yenik Düşmemin Bedeli

Genel olarak standart ve sakin bir hayata sahiptim, sizler gibi, herkes gibi. Evden pek çıkmazdım; sadece arada bir ne var ne yok diye kafelere falan giderdim. Bana söylenenlere göre değil de, aynaya baktığım zaman güzel bir kızdım aslında. Bazen kendime soruyordum, güzel miydim? Peki, güzelsem neden yalnızdım ya da neden hayatımda biri yoktu?

Yaşım yirmi bir olmuştu ve ister istemez bazı arzularım da yaşımla birlikte yükselmeye başlamıştı. Porno izlemeye başladım ve hoşuma gidiyordu aslında. Porno izlerken mastürbasyon yapmıyordum, sadece izlemek keyif veriyordu.

Gün geçtikçe izlediğim karakterlerin yerine olma isteği geldi bana ve gitgide artmaya başladı. Birine ihtiyaç duyuyordum; tek başıma keyif almayacaktım...

Belki de buydu, belki de en büyük hatamdı: “birisiyle ilişkiye girme isteği.” Gün geçtikçe dışarıya çıkmalar başladı. Tabi genç kızım, ne yapacağım evde oturup diye düşünüyordum her zaman. Bu beni motive etmiyordu ama dışarıda sürekli olarak gezmek için nedenler sunuyordu bana. Bir gün çıktım dışarıya yine aynı kafeye. Yumuşak esen rüzgarı fark edebiliyordum. Tepemde olan güneşe baktıkça derime işleyen sıcaklığı hissediyordum.

Yine her zamanki yerime oturdum. Kafe serindi, klimanın rüzgârı tenime vuruyordu. Bir limonata rica ettim garsondan, buz gibi olmasını istedim. Bir insanın içinde ve dışında yangın olması nasıl bir şeymiş böyle...

Limonatam geldiğinde pipetle saçma sapan şekilde içiyordum. Bu, karşı masamdaki çocuğun dikkatini çekmiş olmalı ki garip garip bana bakıyordu. Oysaki benden ne isterse istesin verecek durumdaydım...

Bakışmalar başladı; bir süre devam ettik bakışmaya. Sonra gülüşmeler başladı, saf saf sırıtıyorduk. Dışarıdan biri görse, “Bu mallar ne yapıyor?” diye sorgulardı bizi. Ayaklandı bizimki, gidiyor sandım ama yanılmışım çünkü geliyormuş. Evet, evet, bana doğru geliyordu. “N’aber?” diye oturdu masama. “İyidir” diyemeden, “Bir şeyler içelim mi?” dedi. Heyecanlıydı, belli oluyordu yüzünden, ellerinin titremesinden. Yanıma gelmesi bir heyecan patlaması sonucu oldu.

Soğuk içecekler yerini biralara bırakmaya başladı. Çok uyumlu olmuştuk gibiydik. Bana, “Film izleyelim mi?” dedi. Klasik eve atma yöntemi gibiydi. Kabul ettim. İlk buluşmada kabul edilmez böyle şeyler belki, ama çok iyi anlaşınca insan kendini alıkoyamıyor bazı şeylerden.

Gittik onun evine. Belliydi ailesiyle kalıyordu, fakat ailesi neredeydi, hiçbir fikrim yoktu. Güzel anı aile konuları ile bozmamak için sormadım zaten. Çok kibar davranıyordu. Televizyonu açtı, film seçiyorduk beraber. “Senin istediğin olsun,” dedim. Açtığı film ortaçağ savaş filmiydi, sonra film bir anda öpüşme sahneleri ve fahişeler ile dolmaya başladı. Çocuğun yüzü kızarmıştı; belliydi o da beklemiyordu böyle bir sahneyi.

Çok da sorun yoktu aslında derken yine bir istek geldi bana, o sahnelerden mi etkilendim bilmiyorum. İnanılmaz hissediyordum kendimi. Bakmaya başladım ona, o da bana bakıyordu, gülümsüyordu ama sanki yüzünde güller açıyordu. Gülüyordu ama gözlerinde pırlantalar dans ediyordu. Yaklaştım ona, nefesini hissedebileceğim kadar...

Ellerimden tuttu, yakın bakışmamız onun dudaklarını kendi dudaklarımda hissetmemle son buldu. Yumuşak başlayan bir öpücük sert hareketlerle yerini aldı. Çok sert öpüyordu, sağ eli ile elimi tutarken sol eli ile boynumu okşuyordu. Felaket hissediyordum.

Elim titremeye başladı. Bir saniyeliğine dudaklarımı bıraktı ve bana fısıldamaya başladı. “Sakin ol ve kendini bana bırak,” dedi.

Öyle yapmaktan başka seçeneğim olduğunu hissedemedim o an ve ben de kendimi ona bıraktım.

Boynum, göğsüm derken bir anda ilişkiye girdik. Ne, nasıl oldu anlamadım. Her şey çok hızlı ama bir o kadar da zevk veriyordu, içimde hissedebiliyordum onu tüm sıcaklığı ile.

Bir an isteğim gitmeye başladı büyük bir zevk patlamasından sonra. Toparlandım, sanki yangından mal kaçırıyormuşum gibi hızlı hareketlerle eve döndüm…

Sevişmenin Bedeli... (3 AY SONRA)

Her zamankinden daha yorgun uyandım bu sabah. Ateşim çıkmaya başlamıştı, ne olduğunu anlamadım. İlk başta yemek yiyecek halim yoktu, ağzımda beyaz sıvı gibi bir leke vardı, çıkmıyordu. Sürekli denedim yıkadım ama çıkmadı, alerji gibiydi. Bir anda tuvalete koştum, ishal olmuştum. Tanrım, bu nasıl bir gün, çok kötü hissediyorum.

Birkaç Gün Sonra Hastalığım geçmedi, üstelik durduk yere burnum kanamaya başladı. Boynumda bir şişlik hissediyordum. Bir anda aynaya baktığımda yemek yiyemediğim için zayıfladığımı görmeye başladım, canım acıyordu.

Kolum, dirseğim şişmeye başlamıştı. Korkmuştum, masum bakışlarla aynaya bakıyordum. Gözlerim yarım açık gibiydi, canım acıyor, gözümden damla damla yaş akıyordu. Yine yatağa atacaktım kendimi ama doktora gitmem gerektiğini hissettim artık.

Kötü Son Kan testleri, idrar testleri... Artık daha iyi gibiydim, iğne de yemiştim. Sonuçların çıkmasını bekledim, birkaç saat içerisinde çıkacağını söylediler. Zombi gibi geziyordum etrafta.

Sonuçlar Doktor beni yanına çağırdığında bir başka bakıyordu gözleri bana. Ailemden birilerinin olup olmadığını sordu, maalesef ailem ile görüşmediğimi söyledim. Başladı doktor cümlelerine:

• “Bak kızım, sen ciddi ve ölümcül bir hastalığa yakalanmışsın,” dedi.

Titremeye başladım, sağım, solum karardı. Hastalığımın adını sorduğumda AIDS olduğumu öğrendim. Aklıma üç ay önce girdiğim ilişki geldi...

Ölüm

Bir gece aniden açtım gözlerimi. Felaket bir acı içerisindeydim, resmen kan kusuyordum. “Tanrım, yardım et,” demeye çalışıyordum ama nefesim kesiliyordu. Sonra ise sonsuz bir karanlık...

Daha fazla blog için bizdeboyle.net’i takip edebilirsiniz. Bu olay gerçekten alıntıdır.